Nisan 07, 2012

Şerh Edilmiş Şarkılar I / Doğan Canku, Sonsuza Dek



***

Oldukça güzel bir yürüyüş şarkısı.

“Sokaklar geçiyorum sızım hüznüm gölgem benim”

Eli cebinde, ağzında ıslık, yaptığı tek şey keyfdar bir yürüyüş olan adamın şarkısı gibi başlıyor önce. Sonra, belki bir gezgin, belki sadece yürüyüş yapmayı seven sıradan birinin şarkısı olmaya başlıyor.

*

“Caddeler aşıyorum gözyaşlarım en sessizliğim
Asılsız çarelerle yürüyorum işte böyle
Zamanı geriye çeviririm diye”


Eli cebinde ıslıklı adam,
yalnız, zühdü seven bir gezgine, belki de sadece sevdiği kişiyi düşünen sıradan bir insana temas ediyor şimdi.

Asılsız çareler, zamanı geri çevirmek, gözyaşların en sessizlik olması..
daha güzel ifadelerin yazılmasını istiyorsunuz ama sonra nedense rahatsız etmiyor ifadeler sizi.

Yürüyorsunuz işte böyle.

*

Acılar yaşıyorum kavuşmak bedeliyle
Bekliyor biliyorum az ötemde sessizce
Adımlarım yaklaştı görüyorum orda işte
Kayboluverdi yine sokaklar arasında


Bekliyor, biliyorum az ötemde.
Yürüyüşün heyecana, serüvene dönüştüğü yer başlıyor şimdi.

Adımlarım yaklaştı, görüyorum orda işte.
Eli cebinde ıslıklı adam, rüya görüyor, orda işte diyeceği kadar gerçek bir rüya görüyor belki de.

Ama kayboluveriyor yine, burada emin oluyorsunuz onun bir gölgenin, belki de hiç olmayan bir hayalin peşinden sürüklendiğini. Belki o da biliyor hiç yakalayamayacağını. Belki sadece yollara bir sureti, bir hayali ya da içini nedensiz bir gama düşüren o herneyse’yi aramak için düştüğünü.

*

Elbet birgün yollar çaresizce tükenip son bulacak
Zaman işte yeniden başlamış olacak
İnanırım kalbim onunla sonsuza dek yaşayacak
Kaybolup gidecek maziyle birlikte


Şarkı da, yol da soluklanıyor şimdi. çözümü değil ama çözümü getirecek en önemli şey olan ümitle bitmeye hazırlanıyor şarkı.

Kalbinin onunla sonsuza dek yaşayacağı inancıyla bitiyor şarkı da, yol da.
Sürüklendiği şeyin ne olduğu biliyor eli cebinde ıslıklı adam. O diyor. O'nunla diyor.

*

Sahip olduğu tek şey, nedensiz bir gam olan ve sadece yürüyüş yapmayı seven gezgin ise ne’ye, kim’e, nasıl sürüklendiğini düşünmeden, yollara düşüyor sadece.

Az ötede, adını, cismini, niteliğini hiç bilmediği bir “şey”e rastlamak ümidiyle.
Ümit dedimse, lafın gelişi o.

***

2012, nisan 7

Hiç yorum yok: