Şubat 03, 2013

ZM / Muhayyel



John Lennon / Imagine

(tehlikeli beyaz'ın, hoş hiç'in şarkısı.
john abi'yle çekik gözlü abla'nın ne güzel oldukları, yürüdükleri şarkı)

"Imagine there's no heaven
It's easy if you try
No hell below us
Above us only sky
Imagine all the people living for today"


*

"Önümde yapılacak çok şey var. aşılacak çok daha yüksek tepeler, geçilecek çok daha karanlık vadiler var. Ve tüm bunları kendi içimde bulmalıyım. bana ne "din" ne "ahlak" ne de "mantık" yardım edebilir. 

Dinin bana yararı yok. başkalarının görünmeyene beslediği inancı, ben elle tutulana, gözle görülene besliyorum. benim tanrılarım insan eliyle yapılmış tapınaklarda oturuyorlar, gerçek deneyimlerden oluşan bir çerçeve içinde inancım kusursuzlaşıyor ve tamamlanıyor. belki de aşırı tamamlanıyor çünkü "cennet"i yeryüzünde bulanların birçoğu, belki tümü gibi ben de, bu dünyada yalnız "cennet"in güzelliğini değil, "cehennem"in dehşetini de buldum."

Oscar Wilde / De Profundis
(syf: 98)

*

Muhayyel..

Sorulardan bir soru'ya tek kelimeyle bu cevabı veren'i anımsıyorum. Benim tek kelimeyle; "zarif" dediğime tek kelimeyle "muhayyel" demişti. Kıskanmıştım cevabını da, sonra hiç unutmamıştım anlamını. Hayali olan. -en az ruhefza, ruhnevaz kadar güzel Ketumi. "ruhuna dokunan" her kelime bana da güzel Ketumi.-

Hayal etmek tehlikeli bir şeydir. Hayal etmek bir tür sığınma halidir. Hayal etmek teskin edicidir ama mahrumların avuntularıdır. Hayal etmeyi bırakmak istiyorum. Düş kurmayı da. Sanatçıların ilhamı biz sıradanlara; ben sıradan'a zarar veriyor çünkü.

John Lennon'un Imagine'sini dinliyordum. Tehlikeli beyaz'ın, hoş hiç'in şarkısını dinliyordum. Mest olmuş(!) dinliyordum ki küçük bir keşf yaşadım. Imagine, believe kelimesini düşürdü aklıma. İkisini mukayese ettim ve şuraya vardım. Biri sanatçıların, beriki inananların biricik nesnesi bu şeyleri birbirinden 1 noktada farkı var.

Hayal ettiğimizde biz, biz hayal ettiğimizde, her şeyin içindeyizdir. İstediğimiz cümlelerin en ihtişamlı öznesi edebiliriz kendimizi. En sevdiğimiz kurguların, durumların 'yaratıcı'sı olabiliriz. Malzememiz her şeydir çünkü. 1'in, 1icik vasfının, yaratmanın yansıması bir hal içindeyizdir çünkü. Zihnimiz ve hayal gücümüzle sınırlı olsa da her şeyin içindeki bedi'yizdir(!) çünkü.

Ama inanmak öyle mi. İnanmak hiç öyle mi? İnanmak da edilgenizdir! Hayal etmekteki pür-i aktifliğimize rağmen. 1şeyin, bizi ve tüm bir irademizi aşan o şeyin, 1şeyin tasdik edicisiyizdir sadece. Tasdiğimizle kıymetli olabiliriz ancak. 1 hükmün üzerine, 1 hükmün gerisinde itaat edici olarak değerli olabiliriz ancak. Baş eğen olarak, kul olarak, kul kalarak..

*

Hayal kurmak tehlikeli bir şeydir. Ey sıradanlar! hayal kurmayınız. Yaratamayacak olanlar -sanatçı olmayan ve asla da olmayacak olanlar- zinhar hayal kurmayınız. Ve biz sıradan; ben sıradan için sadece mahrumların avuntusu olan bu heveskar, acınası eylemi terk ediyorum, edeceğim.

İnanmayı seçiyorum. Hakikat'i ve gölgesindeki gerçekliğime iman etmeyi seçiyorum. İnanmaya göstereceğim itaatkar ve edilgen hali, yaratmaya gösteremeyeceğim kudrete tercih ediyorum. Aşağıdan, avamdan görün beni. Secde etmeyi seçiyorum. Bana verilen bu iradeyi bu seçimi yapma noktasında kullanıyorum.

Baş eğmeyi seçiyorum.
Tek efendi'ye.
Soylu, günüllü ve rıza dolu(!) itaatimle.

Amin.
Amen.
Amor fati..

Hiç yorum yok: