Ocak 17, 2015

ZM / Sapiosexual

Keşfsever'in karşısında bir adam. Maddi-manevi mal varlığında en gelişmiş uzvu beyni olan bir adam. Kemal yaşların en genç durağı; 30 yaşında. Yüzünde okuduğu ve anladığı onlarca kitabın nakışı. Ve raks ediyor mimiklerinde okuduğu kitaplardaki cümlelerin idraki. Ah ne güzel keşf. Ve bir kez daha haz dolu Keşfsever. Bir lüksü tadışın verdiği bir kibr neşvesi bu ama. Cinsiyetçiliğin o boktan gerginliğinden azad olmuş, dupduru bir gözle keşf eyliyor muhatabını. Bakışında haz ya da meyl yok. Dokunsa, vuslata bile erse bedenleri basmayacak ateş bedenini. Her şey fazla zihinde. Gayri ihtiyari mırıldanıyor içinde: "bu da başka türlü bir keşf galiba" Saatlerce konuşulası bir varlık bu. Cümleler teker teker aşılası vadiler. İdrak güzel bir ortak payda. Ve flördü bile 'anlamak' olan.

Bilseler keşke. Ah bilseler bu hazzı. Bedenin o sığ ateşi ve duyguların o kırılgan ve çocuksu bağ(ım)lılığından azad olarak bir ruhu keşf etmek hazzını. Fakat bu bir lüks. Akıl bir süs. Olgunluk yüzde nişanı. Karakter; aklın en ukala çocuğu hep tutarlı ve makul konuşan. Ve keşf; en seçkin ruhların tattığı, kalifiyeli bir lüks.

Yürüdüler. Kocatepe'nin o Oscar Ödül Törenleri sahnelerinden daha ışıklı ve gösterişli avlusunda. Avlu bir sahne. Yıldızlar en görkemli aydınlatmalar. Ve sohbet en seçkin ruhların VIP konuşmaları. Konuklar? Konuklar gökyüzünde kara bir levhaya oturmuş ışıklı misafirler; yıldızlar. Yürüyenler ise bir Metin Erksan filminde kendilerini bulmuş oyuncular gibi.

Belki de dünya gerçekten amak-ı hayaldir. Belki de herkes kendisi ve muhatabından gayrı kalanların figüran olduğu bir filmde. Belki de herkesin bir filmi var. Belki de çok nadiri güzel.

*

Keşfsever'in mimikleri öyle şımardı ki 'taltif'lerden hazzı bile zihninde yaşadı. Öylesine seçkin iltifatlar duydu. "Galiba" dedi. "Galiba, istememeyi isteyene hazların en büyüğü veriliyor. Keşfsever istememeyi istiyor, hazzı vaz'la yaşıyor ama Muğni Yaratıcı her defasından cömert davranıyor Keşfsever'e. İltifat'a bile doydu, daha'yı ve şımartılmayı hep ve çok seven o hobdin nefs.

Nereye varacak bilmiyordu. Zaten sonunu da düşünmüyordu. Her şey bir 'kün' emri gibi, oluyor ve devam ediyordu.

Geriye ise her defasında olduğu gibi zeyn'ler, seyr'ler ve keşf'ler kalıyordu.
Bir yolcu başka ne isterdi ki zaten.

Ocak 14, 2015

ZM / Shura no Hana: İntikam Çiçeği

Lady Snowblood, 1973.
Suret-i İntikam


https://www.youtube.com/watch?v=7aar9H3yLhs

Ruha Müntekim ismini bu denli sevdiren zat’a şükr'ler ve fahr'lar olsun.

Çoktandır bir intikam yazısı yazmak istiyordum. 1 İntikam güzellemesi. Şimdi hazırım. Nereden başlayacağımı bilmiyorum ama şahsi kalmayacak kadar azad olmadı beşeriyetten. İnsana indirgenmiş her şey sığdır çünkü. Sözgelimi muhatabını sevmek zorunda olmayan elmalarla ilgili olmamalı. (“Sen Elmayı Seviyorsun Diye Elmanında Seni Sevmesi Şart mı?”) elma bahçeleri dolu ormanlar kadar olmalı kapsamı. İntikam bir elma’ya indirgenmemeli. Aslında hiçbir duygu.


Kısaca ne diye sorsalardı,hukuktaki iade-i itibar davasından aşırma; İade-i Kibr derdim. Yahut hikayenin son güleni. Fakat, durunuz bir dakika. Gülmek dedimse soysuz bir kahkaha değil. Yahut bir serserinin bir sokak döğüşünde yüzünde parlattığı. Gülmek dedimse, Uzakdoğulu bir havva kızının keskin, intikam dolu gözlerine eşlik eden istihzalı ve “kötülük çiçekleri” gibi patlamaya durmuş gizli tebesssümü… Suret-i intikam budur.

Bazen zerre umurumuzda olmaz intikam. Öylesine rekabetten uzak buluruz muhatabımızı. İntikam rekabet edilesi Varlık'a karşıdır. Yani rekabet dahi etmeye tenezzül etmediğimiz bir varlığa karşı intikam hisleriyle dolmayız. Öylesine değersiz hale düşmüştür ki ona hakikati intikam suretinde göstermek dahi coşturamaz içimizi. Onu ve değersiz varlığını geçmiş zamanın kara deliklerine hapsederiz. Ne hatırlamak ne de hatırlanmak isteriz. Pasif karakterli kalsa da galiba bu da bir tür intikam. Size acı bile veremeyecek kadar değersiz hale düşmüş ve çelişkilerle dolu muhatabınıza müstehak gördüğünüz. İntikam almaya dahi tenezzül etmeyecek kadar bir intikam.

Bazen intikam alacak kadar dahi tahrik olamasa da ruhum –içinde kavga olan her hikaye intikam almaya değer değildir.- Öylesine meftunum ki bu hazza, çıkartmak istiyorum bir yerlerinden. Ama zarar vermek üzerine olmamalı intikam. Yani muhatabın zelilliğiyle muzaffer olmamalı intikam sahibimiz. Öylesine yüce olmalı varlığı. Yani ezmek, zelil etmek, ah rezil etmek umurunda olmamalı. Sadece bir bakış kalmalı bazen intikam. Mutahabın gözlerine “ben seni yendim.” “ben seni yendim”i her zerresiyle öğretircesine. Dinletircesine. Üstelik şefkatli. Zerre kötü ve habis olmayan. Pür-i şefkat, çocuk varlığına.


*

Eğer bir gün bir intikam alacaksam bunun yaşamım ve yazgım olmasını dilerim.
Yaşamak'tan intikam dilerim.
Ruhperest bu varlığımın kötü bir yazgıya söyleyeceği bir sözü olsun isterim.
1 intikam isterim.
Zararsız, beyaz ve yüce.

Ocak 04, 2015

.: 7 Sahnede Oldeuboi :.

Önce ilk dinleyişte aşık olunan soundtrack'ı, Sonra "izle kesinlikle çok etkileneceksin" vurgulu bir tavsiye. Erteleyişler. Ve nihayet visal ve evet deme an'ı.

Ama yüzde tebessüm bıraktıran ise şüphesiz ki "5 temmuz" oldu. Filmin üzerine kurulu olduğu tarih. Kızın intihar ettiği, Yaşlıçocuk'un hikayeyi çözdüğü ve Kötüçocuk'un da yıllar evvel ki intihara nazire yaptığı tarih. Doğum günüm.

Şu sahnede Kafka'yı anımsamayan var mı?


-Gerçek bir intikam! :)