Temmuz 19, 2017

Aşk Putu

Keşfsever'in Enki'yle Aşk Putu Üzerine Konuşması

*

Keşfsever: Anlatacağım şeyleri sadece anlattıklarım olarak görme.

Enki: Söylemene bile gerek yok…

-Ben hiç kimseye âşık olamıyorum. Etrafımda insanlar var. Paylaşım kurduklarım. Ve bu hal artık beni mahvediyor. Onları da. Çünkü kalbim hasta. Ya da yok.

-Duvar mı var ya da duruyor musun? Bunu söylemen gerekir... Çünkü olamıyorum diyorsun…

-Hep eksik kalıyor bir şey. Ve mahvediyorum karşımdaki insanları. Bunu nasıl aşabilirim ki?

-Zor bir soru bu… Bilmediğim bir kalp… Ama bildiğimi tahmin ettiğim bir ruh… Yani benzer gördüğüm… Aynılıkları olan…

-Bu…

"Şehrin en güzel kızları, bana görünmek için yollara çıkmayı adet haline getirmişlerdi. Fakat ben, kolumda gezdirdiğim şahinim kadar gururlu olduğum için onlara tepeden bakıyor, bu zavallıları görmemezlikten geliyordum. Atımı oynatarak geçiyordum yanlarından. Fakat kalbime acayip bir ateşin düştüğünü hissediyordum. Bu ateşin sebebini bilmediğim halde beni yakıp kül etmesi çok tuhaftı. Sonunda büyük bir hüzne kapılmaktan ve derin düşüncelere dalmaktan kendimi alamadım. Elime sazımı alıp hem söylüyor, hem ağlıyordum. Zamanla ağlayıp inlemeler alışkanlık haline gelmiş, benzim sararıp solmuş, dünya ile alakam kesilmişti. (...)

Sonunda, uzaktaki köylerden birinde oturan, kehanet ve ilmiyle meşhur bir adamı bulup getirdiler.
-Efendi! Oğlunuz seviyor. Aşk hastalığına yakalanmış, dedi.
-Muhterem efendi! Kimi seviyor?
-Hiç kimseyi... Aşkın en öldürücü olan şekli budur."

Filibeli Ahmed Efendi / Amak-ı Hayal
Leyla'lı Mecnun; (syf: 119-120)

-Sen kendini bir amaca kapadın… Olamıyorum şu anki durumun olabilir başta olmak istemiyorum vardı belki…

-Bu adam gibiyim:

Enrique Simonet / Otopsi, 1890
















-Bu nedir biliyorsun… Zamanla gelişen bir hissizlik. Başta var olmayan ama sonradan artık rutine dönüşen ve bir parçan haline gelen hissizlik… Sürekli hasta görmüş bir hemşire… Merhamet duygusunu yitirir…

-Sürekli âşık gören maşuk kayıtsızlığı? Ruh, zihin, kalp ve beden…  Bu dörtlünün dörtdörtlük uyumunu kimseyle yakalayamamak belki de.

-Hayır, sen o dörtlüye ya da onları oluşturduğun dönemdeki bir fikre takılı kaldın… Bunu anlıyorum da… Bende de başka şekilde oldu bu… Ve bu saplantı hali… Bilinçli olarak yaptığın bir şey değil… Ben de filmlerdeki gibi… İlk görüşte aşk inandım… Sonra oldu da… Sen de böylesin… Ve bunun tam zıttısın…

-5-6 muhatap oldu ama. Birinde olması lazımdı ama değil mi? Olmadım.

-İmkânsıza saplandın sen… Bu dünyadaki imkânsıza…

-İnandığım şeyi arıyorum. Bulacağım şeyi. Kendi kusursuz ve mutlak idealimi.

-Bu yok… Olmayan bir şey…

-Sıfatları en olan muhteşem biri değil ki aradığım. Ben için en olan. O yüzden farklısın ve şanslısın benden, inandığın şeye rastlamışsın.

-Başta en’di belki… Tasarımının içine hapsolmuş durumdasın ve bu görülüyor… Olamıyorum olarak söylüyorsun şimdi… Ama olmuyorsun, hep red durumu…

-Aşk putu… Ama deniyorum ki. Dörtdörtlük dörtlüme uygun olmadığı halde sevgiyle ve sabırla sürdürdüklerim oldu. Ama aşk olmuyor. İlişki bile olmuyor.

-Bir kişinin sahip olacağı bir şey değil… Belki yanlış örnek ama peygamber var… Ya da yanlış zamandasın…

-Dördüne de kısmen sahip biri çıktı karşıma. Onunla da benlik savaşı ve güm… Benlik savaşından aşk doğar zannettim, doğmadı. Tersine rezil bir hatıra olarak kaldı.

-Bana kalırsa şöyle yap… Aşk putunu değil de o dört putu kır… Çünkü onlar senin putun olmuş…

-Kimseyi gerçekten sevgilim olarak görmedim ki… Yanımda birileri oldu ama hakikatte sevgilimmişler gibi hissetmedim.

-İbrahim aramak yerine İbrahim olmak zorundasın…

-Güzel öneri ama İsmail’im işte.

-Onları yıkmadan âşık olamazsın… İmkânsız…

-İsmail’sem bana düşen İbrahim’e bulunmak.

-Hayır, değilsin… Bu noktada değilsin…

-Hayatımda tek kişiye bile gitmiş değilim. Kaldı ki flört başlatmak. Çünkü keşf edilmeyi bekledim aşk konusunda. Aramayı değil. Üzdüğüm insanlar da oldu. Kalbini kırıp attıklarım. Ve hüzünlüyüm artık. Geriye kalan sadece hüzün. 

-Kalp kırıklığı iyidir…

-Katlettiği maktullere bakan katil hüznü… Sanırım ben sadece İlham Hocaya âşık olmuşum. Ve aşk bir kez olan bir şey ise de; o zamandı.

-Bu da kendine nihai şeklini vermeden önce…

-Sana göre o dört putu kırsam ümit var. Ama istemiyorum da. Anlamını kaybetti çünkü. İçimde gelmiyor. Âşık olmak. Sevmek.

-Bunu sezebiliyorum... Sen istemiyorsun olamıyor değil... Ve bunu olamıyorum diye söylenerek bir anlamda kendini teselli ediyorsun…

-Elimden gelse gitmek istiyorum bu dünyadan. Belki de bir acı çektim. Çok acı. Ve acıdan sonra anlamı yok artık hiçbir şeyin.

-Hayır, olur mu öyle şey… Eyüp sabır ile gitti Mısır’a…

-Ben ümit istemiyorum ki. Terapi de istemiyorum. Gitmek istiyorum.

-Bunu gelecekteki sen de söyleyecek mi?

-İştahım yok. Hatta o dört dörtlük muhayyel çıksın karşıma. Ona bakayım ve gideyim. Seni istemiyorum diyeyim.

-Çıkmaz… Çünkü istemiyorsun…

-Ben istememeyi istemekten başka ne isterim?

-Bu şekilde değil ama… Yeni bir put yaparak hemen o anda… Onda olmayan bir özellik… Çünkü görürsen ve olmazsan… Sonrası boşluk ve anlamsızlık… Belki de bundan korkuyorsun… Anlamsız olan bir yerde kendi yarattığın anlamı bulup onun da bir anlamı olmadığını gördüğünde, kendi anlamsızlığının içinde boğulmaktan korkuyor bile olabilirsin…

-Olabilir. Hayal kırıklığı korkusu. Muhteşem güzellikteki bir hayalin kırıklığına uğramaktan korkmak… (Buna hale de bir kelime bulmalı. Hayal & Keşf Sözlüğü için.)

-Çok iyi oldu bu… Acaba var mı böyle bir anlama sahip kelime? Kelime oradan çıktı değil mi? Heyecandan… Bir anda…

-Beni negatif doğurur hep.

-Mutluluktan doğmuş bir şey var mı çocuktan başka?..

(...)

*

Yol bir yere varmıyordu. Teşhis teskin etmiyordu. Ama yollara eşsiz kelimeler düşüyor ve muhabbet sedası yankılanıyordu arkadan.

Temmuz 10, 2017

Ruhça'nın Hâyâl ve Keşf Sözlükleri

Bedî: “Misalsiz, örneksiz harikalar yaratan. (Eşi ve benzeri olmayan).”
Bedi esmasına meftunum. Sanatkarların esması çünkü en çok onlara yakışıyor.

Sanatkar olmadığı halde Bedi ismini üzerinde çok güzel taşıyan insanlar var. Mesela Enki. Enki'nin Hâyâl Sözlüğü'nü ilk gördüğümde tam bir Nezibe* olmuştum çünkü ince bir hali keşf edip, o halde gayet zarif kelimeler giydirmek Keşfsever'in meftun olduğu bir şeydi.

Sanırım bunlarla sınırlı kalmayacak, her bir ince hal, o ince hali giyinen zarif ve şık kelime elbiseleri durmaksızın çoğaltacak koleksiyonu.

*

Hasrezâr olmak: Hep yanında olan ama hiç kavuşamayacağın birine duyulan müphem bir özlem hâli. (Enki Kelimesi)

Nezîb/Nezîbe: Heyecandan kalp atışlarını duyan erkek/kadın. (Enki Kelimesi)

Nedîd: Aşık olunan kişinin aşığın gözüne dünyanın en güzeli olarak görülmesi, güzelden de öte olan. (Enki Kelimesi)

Serâf olmak: Yeni alınmış olan bir kitabı okumamak üzere rafa kaldırmak. (Enki Kelimesi)

Mihrân: (Enki Kelimesi)
I. Bir şeyi idrâk etmek, duyumsamak, sezmek fakat karşılığında tek şey yapamama/diyememe hâli.
II. Saray Muhafızı.
III. Bir işte en üst seviyeye ulaşmış kişi, maestro, Mahir.

Zehrihâr: Gece gündüz düşünülen, akıldan çıkmayan. (Enki Kelimesi)

Zehriyâr: Dünyanın en ölümcül ve en çok haz veren zehri. (Zain Kelimesi)

Nehriyâr: Aşık olunan muhatabın seline kapılıp boğulma. (Zain Kelimesi)

Seyriyâr: Aşık olunan muhatabı seyr. (Zain Kelimesi)

Dîlâl: Bir şeyi idrâk etmek, duyumsamak, sezmek fakat karşılığında tek şey yapamama/diyememe hâli. (Zain Kelimesi)

Suizâr olmak: Tadı ve hatta varlığı bilinmeyen bir şeye susumak hâli. (Zain Kelimesi)

Ruhça: Ruhların konuşabildiği dil. Ses ve harfler dışında başka araçları da kullanır. Bilinen ilk kelimesi "belâ"dır. Babil'in tüm dillerinden daha eski olduğu rivayet edilir. (Zain Kelimesi)

Keşfsever:
I. Keşf'i seven.
II. Vitam Vero Impendenti* (Zain Kelimesi)

2012 Keşfseveri.
2014 Keşfseveri.

Keşfsever'in 7 Durağı:
I. Zeyn & Kenz
II. Rast
III. Keşf
IV. Öz
V. Haz
VI Az
VII. Vaz mertebelerinden oluşan yolculuk durakları. (Zain Kelimesi)

Vaz Makamı: Keşfsever'in durak sayısı 7 olan yolculuğunun son basamağı. Elde edebilecek güçte olup hür ve seçilmiş bir irade ile bırakmak mealindedir. (Zain Kelimesi)

Rast Makamı: Keşfsever'in durak sayısı 7 olan yolculuğunun ikinci basamağı. Tasarlanmamış bir karşılaşma halini anlatır. Özelliğini tevafuklardan alır. (Zain Kelimesi)



*: Jean Jack Rouesseau’nun Juvenal’dan alıp, yazgısına belki de mahlas seçtiği o güzelim tanım; Vitam Vero Impendenti. Sözlükler bizi kandırmıyorsa “yaşamını hakikat uğruna riske atan kişi” mealinde.

Temmuz 04, 2017

.: Narkissos :.

Meşhur Narkissos tablosunun aksi de aksi olan bir akis fotografı olurdu herhalde.

2017, Temmuz.
Le Caravage / Narcisse, 1598.